2010-06-10

Bir Anlık Yaşamak...

Her sabah uyku aktığında gözlerinizden ne hissederseniz, gününüzün öyle geçeceğini düşünürsünüz. Aslında hiçbir zaman öyle olmaz. Uyandığınız gün öyle bir hikayenin başlagıcıdır ki her zamankinden farklıdır. Siz ne kadar her gün aynı şeyleri yaptığınızı düşünseniz de her gününüz bir daha tekarlanmayacak kadar değerlidir.

Düşünsenize sabah kalkıyorsunuz, gökyüzü masmavi gülümsüyor size. Yaz ayları kendini hissettirmeye başlamış hafiften. Camı açıyorsunuz dışarıda o yazın tarif edilemez kokusu ve biraz da İğde kokuları geliyor burnunuza. Çektikçe çekiyorsunuz içinize. Oturup kahvaltı yaparken bugün neler olacağını düşünüyorsunuz. Önünüzde sizi nelerin beklediğini bilmediğiniz bir gün var. Heyecanlı değil mi? Eğer böyle düşünmüyorsanız aklınızda küçük küçük birikmiş bir sürü dert vardır belki de. Olabilir. Ama bütün hayatınızı dertli geçirecek değilsiniz. Arada bardağın dolu kısmı hakkında yorumlar yapabilirsiniz hayatınıza.

İnsanları istemeden kırmayı o kadar güzel başarabiliyorum ki bazen o hatayı telafi etmek bile isteyemiyorum. Üzüyorum, üzülüyorum. Kimsenin mükemmel olmadığını biliyorum. Ama bazen en kötüsü olduğumu düşüyorum. Bir anlık sinir, öfke, istem dışı hareketleri, konuşmaları doğuruyor ve tabiki küçük şeylerden birbirimizi kırmayı. Sonra her şey "Nasılsın?" yazan bir mesajla değişiyor. İşte bunların dışında her zaman güzel geçer günleriniz. Tabi bunun dışında çok şey vardır ama bugünlük kendi günümden bir örnek vereyim dedim.

Yine iğde ve o tanımlanamayan yaz kokusu sarmış odamı. Camı kapatayım mı kapatmayım mı bilmiyorum. Her zaman pencerem açık uyurum. Sabah gökyüzünün "Günaydın Mavisi"ni duyabilmek için... Şimdi uykum yok ama yatmak istiyorum. Yarın nelerin beklediğini bilmediğim, heyecanlı bir gün beni bekliyor...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder