2010-08-28

Sorular Korkaktır, Hepsine Bir Cevap Var...

Bazen insanlar cevaplayamadığım sorular soruyorlar benim hakkımda. Gülüp geçiştirmeye çalışıyorum, her biri gülüşlerimle yakalıyor beni. Gülmekten vazgeçip başka yerlere bakıyorum, bakışlarımı tutuyorlar. Aslında sorular basit, sıradan, yüklemi sonda olanlardan. Ama sondaki soru işaretleri korkutuyor beni. Bazen öyle karmaşık geliyorlar ki...

Saçma olacak, bazen sorulara gerçek cevapları vermek zor oluyor. Ama her şeye rağmen zoru seçmek cazip geliyor. O sorular için cazip cevaplar arıyorum, kısa. Bulduğumda söylüyorum bulamadığımda açma gereği duyuyorum. Kimi zaman kendi hislerini belirtmekte zor. Cevabı ona göre verebilmek...

Kızların meşhur sorusudur; ''güzel görünüyor muyum?'' Gariptir bunu hep güzel olanlar söyler. Gerçi inanmazsınız ama ''çirkin kadın yoktur, bakımsız kadın vardır'' sözüne yürekten katılan insanlardanım. Her neyse, bu soruya gerçek cevabı vermek kolaydır; ''Evet'' ama bunu her zaman iltifat olarak algılarlar. Oysa gerçekten güzeldirler. Bu yüzden her seferinde bu tip sorulara açıklık getirmek şarttır.

Oysa biz erkekler hiçbir zaman kolay soruları zorlaştırmayız ya da zor soruları kolaylaştırmayı bilmeyiz. Tek isteiğimiz cevaptır, ki bu cevap genelde kızlardan gelmez. Çünkü kendileri gibi düşünürler erkekleri, ''acaba gerçekten mi soruyor bu soruyu yoksa beni mi deniyor'' düşünceleri gezer kafalarında. Halbuki hiçbir erkek bunu yapmayı bilmez.
Yanlış anlaşılmasın kadın-erkek ilişkileri değil konum. Sadece bazı sorular ve bazı cevaplar hakkında... Tabi insanlar üstüne alınmasın. Her insan aynı şeyi yapar demiyorum. Ama dünya böyle dönmekte...

Eğer aklınızda sorular varsa sorun insanlara. Sözlerle olmasa bile hareketlerinden anlarsınız cevabını. Cevap vermekten kormayın, doğru cevaplar her zaman güzel olandır.
Ben bir öğütçü değilim. Kimine göre öğüt verecek yaşta bile değilim ama bir de bunu deneyin derim. Hayata 17 yaşından bakmaya çalışın ya da benim gibi... Hayat sorularla güzeldir, cevapları bulduğunda mutluluğu yakaladığın için...

2010-08-27

Cips Paketinin Kaderi...

Rüzgarlı ve bir o kadar da bulutlu bir gündü. Sevgili bir çift hiçbir şeye aldırmadan mavi paketli cipslerini yiyerek ilerliyordu. Oğlan cipsi kıza uzatıyor, gülüşüyorlardı. En sonunda cips bitti ve etrafında çöpü göremeyen oğlan cipsi kaldırımın kenarına bıraktı. Sevgililer yoluna devam etti, az önce hayatlarından çıkan cips paketi onlar için tek değişikliğe sebep oldu, karınları biraz olsun toktu...

Birkaç dakika sonra küçük bir çocuk geldi paketin yanına. Ayağıyla vurdu. Önüne geldikçe paket tekrar vurdu. Paket havalandı, tekrar yere düştü. Bu birkaç kez tekrarlandı. Çocuk vurdukça, az önce oyundan atılmasının sinirini çıkarıyordu. Paket yola çıktı, karşı kaldırıma geçti ve çocuk paketi bıraktı. Paket çocuğun hayatında tek bir değişikliğe sebep oldu, bazen sinirini dışarı atmanın yolu şiddettir...

Paket arabalara çarparak, rüzgarla sürüklenerek sokak sokak dolaştı. Havalandı, yükseldi. Paket hayatında bu kadar havada durduğunu görmemişti. Özgürce rüzgarın hakimiyetiyle uçtu. Özgürlüğü bir cam kenarında son buldu. bir apartmanın üçüncü katında bir ailenin penceresinde takıldı. Evin genç üyesi paketi gördü, güldü. Hayatında bir ilk yaşıyordu. Tanımadığı bir cips paketi üçüncü katta ona rastlamıştı. Pencereyi açtı, eliyle ittirdi. Paket başka pencerelere, sokaklara, araba altlarına, kaldırımlara doğru yola çıktı. Genç, hayatın küçük tesadüflerle ve kaderin kendince oyunlarıyla dolu olduğunu gördü ve bir hikaye yazdı. Hikaye şöyle başlıyordu:
Rüzgarlı ve bir o kadar da bulutlu bir gündü...

2010-08-13

Sinek Kızı ve Kupa Valesi

Eski blogumda birilerinin hikayesini yazmıştım. Bir kaç saniye önce bir an bu hikaye tekrardan canlandı gözümde. Tekrar yazayım dedim. Anılara saygılarla... 4 Mart'tan...

Gözleri unutmuş gibi bakıyordu

Bir zamanlar aşık olduğum o kız.

Unutmalarının içinde bir adam vardı.

Belli ki aşık olmuştu ona..

Adamsa başka yerlerde başka güzellere yalanlar anlatıyordu.

Biri de oydu bir zamanlar,

Aşık olduğum o kız...

Küçük bir oyundu yaşadıkları,

Yine o kadar küçük bir dünyada kuruluydu aşkları.

Ama kız büyük olduğunu sanıyordu,

En az geçmişinden büyük.

Oysa geçmişinde hiçbir şey yaşamamıştı.

Her şey yarımdı,

En az şimdiki kadar...

Ve o en büyük aptalıydı bu şehrin.

Gözlerine oturmuş bir yalancı dalgınlıklarda...

Bir kız seviyordu onu.

Ama o yalanlarıyla kurduğu küçük dünyasında onu farketmemişti.

Gözleri dalgın en büyük aptaldı.

Bu şehrin en güzel kızı onu düşünüyordu ama o hala uykudaydı...

En az onun kadar aptaldı kızda.

Gözlerinde yarım kalmışlığın görüntüleri.

Bir oğlan seviyordu onu.

Ama o bahanelerle kurduğu minik aşk dünyasında,

Bırakıp gitmişti yarı yolda.

Gözlerinde hafif yalnızlık daha büyük bir aptaldı.

Bu şehrin en aşık oğlanı onu düşünüyordu ama o hala yalanlardaydı...

Onlar bilmesede bu hikaye hep böyle kalacak...

2010-08-02

İnsomnia Hissederken Kendini...

Bazı geceler dönüp dururum yatağımda. Uyku bekle bekle gelmez. Bunalarım, sıkılırım. Gözümü kaparım uymayı düşünürüm. Tutmaz, gelmez bir türlü uyku. Öyle ki artık çarşaf bedenime yapışmaya hatta dolanmaya başlar. Terleme gelir. Tekrar gözlerimi kapatırım ama olmaz işte. Televizyon izlerim, müzik dinlerim. Bir şeyler düşünmeye çalışırım. Günümü, geçmişimi, yapacaklarımı. Onlar daha çok ayık tutar beni. Derken hayaller gelir o arada dalar giderim. Ama dalana kadar en büyük derttir uyku. Bazı geceler uykudan nefret ederim...

Bazen uymak istemem. Sabahlamak ve güneşin o günkü doğuşunu izlemek isterim. Film izlerim bundan önce. Kitap okur, müzik dinlerim. Ama uyku aklımdan çıkmaz. Beklerken sabahı dalar giderim anında. İşte o günler de sinir olurum...

Ama bazı geceler şansım yaver gider. Şanslı olmayan birine göre gerçekten harika bir duygu inanın. İşte o şanslı olduğum geceler yastığa koyduğum anda başımı uyurum. Günün yorgunluğu üstümden akar, yatakta kaybolur gider. O geceler rüyalarımı hatırlayabilirim. Sabah kalktığımda şanslı olduğumu düşünmem ama rahat olurum. Zaten kim uyku konusunda şanslı hissederki kendini...

Bazı geceleri sabaha katarım. Uyumam. Uyanık kalmayı başardığım zaman güneşin doğuşunu zevkle izlerim. Dışarıda yeni yeni uyanan kuşlar, işe giden insanlar, spor yapanlar... Onlarla beraber şahit olurum güneşin doğuşuna. (Tamam abartmayalım güneş her gün doğuyor ama güzel işte...)

Tıpkı bu gece gibi şanslı hissederim işte bazen kendimi. Güneşin doğuşunu izlemeye dakikalar kala sırf bunun adına evde tek başıma sırıtıyorum öylece. Aşağıda sabahın habercisi horoz ötüp duruyor, sevincime ortak olur gibi... (Bazen erken öter. Gece 3 gibi. Öldüresim gelir ama bugün mutluyum...)

1 Hafta daha yokum buralarda. İstanbul beni bekler. Döndüğümde hayalet okurlarımla görüşmek üzere...