2011-05-17

O Anın Tanığı

Ruh halin çökmeye yakın olduğu anlar havanın, insanların güzelliğinin farkına varamıyor insan. Çünkü ya başın ayaklarının ritmik ilerleyişinde ya da yalnızlığın en karanlık yerin öylece dururken buluyorsun kendini. İnsanlar bir şeylere güldüğünde "Neye gülüyor bu insanlar? Güzel olan bir şey mi var?" diyebiliyorsun.
O anlar içinde bir müzik...
Dalgınlığına en büyük yardımcıdır onlar. Kimsenin duyamadığı o sesler seni öyle bir tamamlar ki kimi zaman hayatının fon müziği sanarsın o anlarda...
Oysa küçük şeyler geliyor insanın aklına, ya da seni o müziklerden daha iyi tamamlayan insanlar. Ve güzel şeylerden bahsediyorsunuz sürekli. İnsanların senin ismini sevgiyle söylemesi o müzikler kadar dolduruyor kulağını. Havanın farkına varıyorsun ve kızıyorsun kendine. Belki af diler gibi bir bakış atıyorsun sana sonsuz gelen maviliğe. İnsanlara çeviriyorsun yüzünü. Yalnızlığının karanlığını hafif mavimsi bir telaş alıyor. Gülümsüyorsun insanlara. Onlar kendilerine soruyorlar, " Hayatta güzel olan ne var da bu çocuk gülümsüyor?" diye.

Ardından ben bakıyorum onların solmuş yüzlerine, hayat güzel, neden böyle mutsuz insanlar? Neden yaşadıkları anın tadını çıkaramıyorlar? Sonrasında onlardan ayrılıp sınıfıma giriyorum. Sessizce bir yere oturuyorum. Anın tadını neden alamadığımızı anlıyorum. O anlarda hep önceki anları veya olacakları düşünüp bırakıyor insan yaşadıklarını. Zaten o an o kadar anlık ki kimse anlam veremiyor...
Yine de hayat zor ve bir o kadar da güzel, o anın duygusuyla...

2011-05-08

Anneme...

Canım Annem, huysuz ve tatlı kadınım, ilk aşkım,


Kolay değil 28 yıl… Benim adıma 18 olsa da daha, sen yarım aşıra dayanmış kadın, 28 yıldır annesin. 18 yıl önce biraz acı çektirdim değil mi dünyaya gelerek? Öncelikle bu yüzden özür dilerim. Ve sen o acılara rağmen bana en tatlı sütünden ikram ettin değil mi? Sadece bana ait olan sütünden… 17 yıl önce ilk doğum günümde ne çabuk geçti bir yıl diyordun belki. Belki o kadar uğraştırıyordum ki seni bir an önce büyümemi istiyordun. 14 yıl önce artık altıma yapmadığım için mutluydun. Sana o yaşlarda böyle mutluluklar verebildiğim için mutluyum. 11 yıl önce okulun ilk günü heyecanı sararken beni senin içinde bir korku vardı değil mi? Başıma bir şey gelecek diye için içini yiyordu. Bense daha o duyguyu bilmeden sana bunları yaşattım. Her sabah beslenme çantamı en güzel şekilde hazırlardın. Bir gün olsun aç kalmamam için çabaladın sabah akşam. Bense büyümekle meşguldüm… Geceleri en ufak kabustan korkar yanınıza gelirdim. Hemen uyanırdın. Hissederdin beni belki de. Kollarına alırdın beni. O andan sonra hiçbir şey zarar veremezdi bana. Korktukça koltuğuna daha da çok sokulurdum. En yumuşak, en güvenli yastığımdı. Büyüdüm yavaşça. Kabuslar korkutmamaya başladı. Geceleri sokulmamaya başladım. Ama hala en güvenli yerdir kolların…


Şimdi anlıyorum zamanın hızlı geçtiğini. İnsan büyüdükçe anlıyor bazı şeyleri. Her gün yeni bir şeyler oluyor hayatında. Şimdi anlıyorum ki sen, beni her şeyimle ve kayıtsızca sevecek tek kadınsın. Her zaman yakışıklı görüneceğim tek kadın. Yıllar geçecek. Ben hep senin küçük oğluşun olarak kalmaya devam edeceğim. Her zaman beni korumak isteyeceksin. Dışarı çıktığımda o günkü gibi olmasa da için içini yiyecek. Midem patlayana kadar yedirsen de biraz daha koymak için çabalayacaksın tabağıma. İlgiye boğacaksın beni. Ve ben hep sıkıldığımı belli edeceğim sana. Sen yine de seveceksin beni… Ama biliyor musun ben de hiçbir kadını seni öptüğüm gibi öpmeyeceğim. Sana sarıldığım gibi sarılmayacağım hiçbir kadına. Hiçbir kadın senin kadar değerli de olmayacak. Yine biliyorum ki, hiçbir kadın da senin kadar sevgi dolu öpmeyecek, senin bana sarıldığın gibi sarılmayacak…


Daha 18 yaşındayım. Senin yaşına gelebilmem için yaşadığım yılların bir buçuk katını daha yaşamalıyım. Ne kadar büyüdüğümü düşünsem de, biliyorum ki ben hala senin küçük çocuğunum. 20 yıl sonra da öyle olacağım… Büyüdüğümü hissettiğim bu yaşımda anne dediğim bir meleğe sahip olmak çok güzel bir duygu. Karşılık beklemeden her şeyime yetişen meleğim, seni hiçbir zaman anlayamayacağım için affet beni…


Kağıdın yanında duran çiçek aldığımda çok güzeldi. Ama senin yanında rengi sönük, kokusu eskimiş olacak. Hiçbir çiçek senin gibi güzel kokmayacak. Düşünüyorum da sana olan borcumu kapatabilmenin yollarını. Hiçbir zaman kapanmayacak değil mi? Seni sırtıma alıp hiç bırakmadan dünya turuna çıkarsam da bitmeyecek sana olan borcum…


Annem, meleğim, ilk aşkım, huysuz ama her daim tatlı kadın, bugünün adına seni vermişler. Oysa ben sadece bugün değil. Yaşadığım 6277 gün boyunca aynı şiddette sevdim ve nefes aldığım her an sevmeye devam edeceğim seni. Bugün sadece bir gün… Anneler günün kutlu olsun kraliçem...

2011-05-06

Son Satırı Hikayenin...

Yorucu günlerin ardından odama çekilip koltuğuma öylece oturmak, mutluluk verici. Bütün gün gördüklerin, dinlediklerin, hissettiklerin seni yalnız yakalayıp yoklamayı öyle sever ki... Bütün gününü gözden geçirip, değiştirecekmiş gibi yorumlar yapmak, anı bırakmanın en güzel örneği belki de. Sonra biraz da geleceğe dair planlar yapılır ki bunler genelde plandan çıkıp hayale kayar...
Yine de anı yaşadığının farkına varmazsın, saatlerdir koltukta duran kıçının sıcaklığı seni alır yaza götürür. Zannedersin ki her şey bitmiş, rahatlık gelmiştir. Güzel günler vardır önünde. Eh ergenliği bitirmiş yeni genç profili, gözün açıkken daldığın uykudan uyanma vaktidir galiba. Çünkü güzel günler yarınlarda, yarınlarsa biraz uzaktardır. O kol kalınlığında kitapların arasına dönüp ne işe yaradığını anlamadın, geleceğini şekillendirecek sorulara bakma vakti...
Olmaz ki her ne kadar kafanı dağıtmaya çalışsan da. Bünye bırakmaz duygularını. Sen ellerinle tutarken kalemi, ayakların öylece sallanmaktadır. Sanma ki ritim tutar ayaklar. Onlar isyan etmeye çalışan organların ya da boşta kalan elinin ağızda dolanması mesela...
Sen bir şeyler hayal ederken, gerçeklerin bekler bir kenarda. Hikayelerin hiçbir zaman yer almaz hayallerinde. Belki birkaç kahraman gelir de yanına sokuluverir hayallerine. Hikayeleri düzeltmeye çalışırken biraz daha karalarsın bilmeden. Hayaller eskizdir. Ama sn bir türlü nerden başlayacağını bilemezsin. Sonra yeni bir hikaye yaratayım dersin uzakalara bakarak. Belki de en güzel hikayemi. Sonra bir ses gelir de yakınında irkilirsin o anda...
"Dur be oğlum daha bu hikaye bitmedi."
Şimdi düşünüyorum da loş ışıklı odamda, kıçımın sıcaklığından yaz hayalleri kurarken, bütün günün yorgunluğunu atmaya çalıştığım koltuğumda, geçmişi yorumlayıp, geleceği kurmaya çalışırken o anı bırakmak, hikayeni biraz gösterir aslında... Lise hikayeni sonlandırmaya bir adım kala, biraz gözlerinin dolmasına...