2013-11-20

Gülüşlerle Yaşayan Adamın Sıradan Anları

   İğrenç esprilerim var benim. Belki gülerler diye ağzımdan fırlattığım kelimeler var dostlarıma. Kimilerine gülüyorlar da. Kimileri kalıyor havada. Birkaç dalgayla geçiştiriyorlar. Ben bundan mutluluk duyuyorum. Mallığımdan değil. Ağzımdan çıkmadan önce iğrenç olacağını biliyorum elbet. Ama dalga geçerken dahi eğlenen dostlarınız varsa. Güzel yüzlerindeki o gülüşleri görmek insana mutluluk verir. En azından bana fazlasıyla veriyor. Kırıldığı anlar da olmuyor değil insanın. Ama eğlenmek dururken sürekli değişen dünyanın boklukları arasında bir de dostlara gönül kırmak olmaz.
   Geceleri odamın köşesine dayalı yatağıma uzandığımda kafama takılan binlerce şeylerden biriydi bu da. Hiç kimseyle paylaşmadığım şeylerden birini de yine hiç kimseyle paylaşmamış olmanın sessiz huzuruyla geçiriyorum bu geceyi de.
   Büyüdükçe zaman kavramının içine ediyorum sanki. Kaç zaman olmuş buralara kelimeler dökmeyeli. Her şeye yetişecek kadar zamanı da kalmıyor ki insanın. Onca biriken şeyi bir gecede boşaltmak olmaz. Tatlı bir parçayla veda edip uykuyla sonlandırmak lazım geceyi.     Asleep

2013-03-18

Gölge Sokağı

             Bir yere ait olduğunu ne zaman hissedersin? Gerçekten ait olduğun yer aslında her zaman orada olacağın anlamına mı gelir yoksa geçici bir hevesten ibaret midir her şey? Seversin de bir yeri öylesine belki manzarasından belki kokusundan, sana ille bir şey de vermesine gerek yok aslında. Öylesine alışırsın. Önce hayran olursun, sonrasında ait... Oysa oralar başkalarının da ait olduğu yerlerdir, zamanlardır. Senden daha özel hissettiği şeyler vardır insanların. Sense bencilliğinden sahiplenirsin sanki senmişsin gibi orayı güzel kılan. Ama gördüğün kadardır güzelliği, nereden baktığınla doğru orantılı. Benim bir sokağım vardı bir şehirde. Lambaları yanardı akşama doğru. Dostlarım vardı o yolda yürürken güzel hayaller kurduğumuz. O güneşin batış anlarında hep birlikte geçerken gülüştüğümüz. Bir başında dar kaldırımları vardı, diğer ucunda dut ağacı, iyice olgunlaşıp yere döktüğü sayısız dutun bıraktığı yapışkanlığıyla, komşusu vardı kiraz ağacı yine dostlarla meyvelerini paylaştığımız. Amcalar yazın dökülürdü ortalarında kalan kıraathanede. Okey taşlarının sesleri yankılanırdı. Karşıda isminin garipliğinden ne olduğunu bilmediğimiz bir dernek vardı. Sonradan öğrenmiştik gerçi de şimdi unuttum. Hep orada duran bir araba vardı renginin aksine sahibinin iyi baktığı tatlı, küçük bir araç... Ağaçları vardı her iki yanında sokağın küçük ama gölge yaparlardı... Orası bana ait değil şimdi. Orası aitliğini hissetmediğim şehrin ait olduğum sokağıydı. Orası "gölge sokağı"mızdı bizim. Arada geçeriz anıları anarak. Bizim isteğimiz hep buydu. Kurduğumuz hayallerimizi gerçekleştirip orada konuşmak... Dostlarım hala bana ait iyi ki. Onlardı aslında bana aitlik hissettiren. Şimdi güzel bir de kız var. O sokağı hiç görmedi daha. Bir gün görecek umarım. Ait olduğum insana ait olduğum yeri göstermek mutluluk verici olmalı...