2012-03-24

Şarkılar Vardır Hatırlanan...

Yıllar geçer. Onlar geçtikçe izleriz bazen. Elimizden gelenler, onları izlemek, belki biraz iç çekmek ve küçük anların onları geri getirmesini beklemekten ibaret olabilir. O anlar geldiğinde beraberinde gelen fotoğraflar hüzünlendirir. Şarkılar ağırlaşır kulaklarında. Kıskanırsın belki o fotoğraftaki "sen"i. Orada gülümseyerek durur. Sana bakar. Belki o anda da mutlusun. Gülümsersin tekrar. Ama anlarsın ki aslında olay mutlulukla ilgili değildir.
Hiçbir şeyi kaybetmemeye çalışırken yanından uzaklaşan anılardır hüznü getiren. Mutluluğun içine eden...
Fotoğrafta yanında duranların, o anıları hiç paylaşmamışcasına uzaklaşıp gitmesidir göğsüne yumruk atan...
Onlarla dinlediğin müziğin kulaklarında bıraktığı yankılardır gözlerini dolduran...
Bir dostunun uykudan uyandırmasını hatırlamaktır, yutkunduğun an...
Tatlı sohbetleri hatırlamaktır, "ibanez" kelimesine "inabez" diyen hoş insanları andıran...

Fotoğrafta tek başına bulduğunda kendini, silinenleri hatırlamaya çalışmaktır güzel anılarla. Daha çok anı var yazacak dediğin insanları eski anılarla hatırlamaya çalışmaktır en çok koyan, gözlerini dolduran, şarkıların anlamını tekrar hatırlatan, hiçbir şeyin sonsuza kalmayacağını anlatan...

http://fizy.com/#s/3a42ep

2012-03-19

Yine de...

Bazen hiç anlamazsınız, bir an gelir, kalabalığın içinde susarsınız, o kalabalık öyle sessiz gelir ki, derin derin aldığınız nefesiniz bir şelaleyi andırır kulaklarınızda. Bir şeyler için tutarsınız kendinizi. Siz planlar yaparken bir saat ilerisine, bir dakika sonra susacak bütün hayaller... Ölüm duyulduğu zaman susarsın, konuşamazsın, etrafındakileri düşünürsen için acır. Ama düşünürsün, onları hiç istemediğin yerlerde hayal edersin. Canını acıtacak şeyse hayatındaki insanların senden önce ölme olasılığıdır. Bilinmezliğe bıraktığında kendini, sıkarsın, göz yaşlarını, yumruğunu... En yakınındakine sıkıca tutunursun, belki sevgiline belki kardeşine. Bırakmak istemezsin. Olasılıkları düşündükçe sıkarsın. Ama tutamazsın kendini. Üzmek istemezsin kimseyi. Yine de ağlarsın...

Bazı geceler kaçak bir uykudur. Tavana bakıp suskunluğunda uzanırsın. Bir müzik çalar derinden, o çalar sen kendini veremezsin. Her geçen dakika yorganın ağırlaşır. Vücudun ağrır. Belki biraz da başın. Kafanı dağıtmak için düşünmeye çalışacaksın yaptıklarını. O gün hiçbir şey yapmadığın aklına gelir o anda. Belki birilerine bozulmuşsundur. Canın iyice sıkılır. Geleceği düşünmeye çalışırsın, yarından başlarsın. Bahar geliyordur, güzel günlerin öncesine. Biraz tebessüm... Sonra tavana odaklanmaya devam edersin. O tavan kadar boş gelir her şey. Derin nefes alışların artar. İçin biraz mutlulukla dolar ama göz kapakların bir türlü kapanmaz. Nefeslerin kadar derin bir uyku düşlersin sen aslında. Onu istedikçe gelmeyecek oysa. Beklentilerin gerçeklere çok pis koyduğu zamanlar işte onlar. Gece gelen düşlerinin hiçbir anlamı olmadığını düşünürsün o zamanlar. Yine de uyursun...

Bilinmezliklere çok mu değer veriyoruz yoksa bilinmezlik olunca çok mu çekici geliyor ona değer vermek bilinmez. Ama beklentileri olmadığı zaman bilinmezler geldiğinde hiç de mutsuz olmadığını anlıyorum insanların. Bilinmezlikleri değerli kılan o beklentiler işte. Düşlerken beklentileri düşük tutmak lazım, belki de hiç tutmamak... Ama... Yine de bekleyeceksin. Düşleri, uykuları, ölümsüzlüğü...

http://fizy.com/#s/1525q3